İsrail güdümlü küresel oyun kurucular Batı medeniyetine karşın tehdit algısı olarak hep İslam’ı gördü. İslam medeniyetinin yeniden uyanacak olması hep uykularını kaçırdı. İslam’ın bilgi kaynaklarının ve tarihi tecrübesinin yeniden bir medeniyet inşa edebilme dinamizmine sahip olduğunu, bizlerden daha net olarak görüyorlar. İşte bütün entrikalar bu öngörü üzerine dönüyor.

Aslında oyun hep aynı, sadece figüranlar değişik… Müslümanlar arasındaki nefret duygularını tırmandırarak birbirine kırdırmak…

İçimizdeki truva atlarını kullanarak bir dönem birinin önünü açıyorlar, bu kıvama gelince bu sefer diğerinin önünü açıyorlar. Her iki taraf da karşıdakinin nefretini tavan yaptıracak işler yapıyor. Tabi diğeri önü açılıp fırsatı yakaladığında da diğerinin canına okuyor. Maalesef bu kısır döngü değişmeden devam ediyor.

Zamanında büyük çoğunluğu Sünni olan Suriye’de nüfusun yüzde yedisine sahip Nusayri kökenli cani, zalim Hafız Esed iktidarını Suriye’nin başına bela ettiler. Babadan oğula bu zalimler güruhunun avaneleriyle birlikte iktidarlarını korumak adına mazlum halka yapmadığı zulüm kalmadı. Müthiş bir nefret seli oluşturdular. Benzer bir numara da Irakta yapıldı. Bu sefer nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiilere karşı Sünni kökenli olan ve din-iman ile hiç alakası olmayan Saddam gibi bir caniyi Irak’ın başına bela ettiler. O da bölgede yeteri kadar nefret tohumları ekti. İslam coğrafyasının diğer bölgelerinde de hep benzer senaryolar devreye sokuldu. Dedim ya oyun aynı figüranlar değişik…

Peki soru şu; hocam bu Müslümanların hiç mi suçu yok, suç hep Amerika’nın, Batının, İsrail’in mi? Değil tabi ki; çok af edersiniz ama kusura bakmayın biraz ağır gelebilir, yeri geldi kullanmam lazım, sözün kısası; “Sen eşek olursan semer vuran çok olur”…

Küresel oyun kurucular için kullanacakları truva atının kim olduğu önemli değildir. İşlerine yaradıkları ölçüde değerlidir bunlar… İşleri bitince de eskimiş çoraplar gibi çöpe atılır bu figüranlar…

Yaşananları gördükçe benim, Suriye’deki halk hareketinin kontrollü bir şekilde bu günler ve devamı için bizzat bu oyun kurucular tarafından kurgulandığı şeklinde endişelerim oluşmaya başladı. Başta Türkiye olmak üzere, umutlanan Müslüman dünyasına alın size iki ucu pis bir değnek.. çözebiliyorsanız çözün, haddinizi bilin gibi düşüncelerle, bir had bildirme girişimi mi diye düşünmeye başladım bu olayları...

Irak’ta da Saddam sonrası dönem için, yıllarca intikam için bileylenmiş  Şii halkı ikitidara getirdi bu  küresel güçler. Bizim bazı İranseverler de bunu Allah’ın bir lutfu olarak gördüler, burada İranla birlikte güçlü bir Şii devlet yapılanması oluşur diye umutlandılar. Siz bu oyun kurucuların bu durumu hesaplamadıklarını mı sanıyorsunuz? Oysa burada amaç başkaydı. Yıllarca intikam ateşiyle yanıp tutuşan Şii gurupların önünün açılma vakti gelmişti. Sıra onlardaydı. Ve bu süreçte, bu Şii guruplar üzerine düşen vazifelerini! bölgede fazlasıyla yerine getirdiler. İntikam duygusuyla yanıp tutuşan, kullanılmaya müsait bir Sünni blok oluşturdular. İşte bu blok IŞİD olarak ortaya çıktı. Şimdi sıra bunlarda… Hepsinin de yuları ağababaları olan küresel oyun kurucu baronlarının elinde…

Sen ne çektin be Müslüman kardeşim bu Asya münafıklarının, Avrupa Kafirlerinin elinden, ah bir bilebilsen!…

Birkaç gün önce bir haber vardı ajanslarda: Efendim bu IŞİD’in akıl babası Saddam’ın yakın adamlarından olup yakalanamayan tek kişi olan İbrahim Duri diye bir zevat imiş. Yav bu kadar saf olmamak gerekiyor, yakalanamayan mı yoksa bu günler için görevi olduğundan yakalanmayan mı? Bizim en önemli sorunlarımızdan birisi analitik ve bütüncül bakış açısına sahip olamamamız… Bu yüzden de sürekli aynı oltaya düşüyoruz… Dedim ya oyun kurucular için figüranların kimliğinden ziyade yapacakları hizmet önemli… Bir cevher fark ettiklerinde, size bütün imkanlar seferber edilir ama işinizin kalmadığını da anladıklarında, gözünüzün yaşına bakmazlar. Yani anlayacağınız, kimsenin karagözüne, karakaşına aşık değiller, menfaatlerine aşık adamlar… Onun için yalakalığın lüzumu yok.. işe yaradığın sürece değerlisin…

Peki şimdi ne olacak? Bu IŞİD’in; bazı safdiller gibi bütün bölgede kontrolü ele geçirip güçlü bir İslam devleti kuracağına mı inanacağız? Valla inanan inanabilir ama ben inanmam. Batılı oyun kurucular bir süre de bunlar üzerinden işlerini götürürler. Tıpkı PKK’yı kullandıkları gibi biraz da İslam boyasına boyanmış bu güruhla idare ederler… Ne de olsa oyun tutuyor.

Onlar için ölenin, öldürenin ne önemi var, işleri, planları yürüsün de gerisi mühim değil...

Türkiye, yani biz bu işin neresindeyiz derseniz; yükselen bir Türkiye vardı ama bizi de en zayıf yerimizden vurdular. Kendi bedenimizden, içimizden hiç tahmin etmediğimiz yerden çökertmeye çalıştılar ve şimdi maalesef içimize kapandık. Sayın Başbakanın bu çemberi kırması lazım ki umutlanan yüreklere yeniden umut olalım…

Peki ne zaman adam olacağız?.. Duygusallığı, safdilliği, cehaleti, gurup taassubunu, kendimizi hatasız görmeyi, her şey benim olsun diğerinin canı çıksın mantalitesini, bendensen beraberiz yoksa sana hayat hakkı yok aymazlığını bırakıp, analitik ve bütüncül düşünmeyi, aynı delikten iki defa sokulmamayı, akılcı ve ferasetli bakış açısını, basit şeylere tav olmamayı öğrendiğimizde her şey çok farklı olabilir.

Peki başarabilir miyiz bütün bunları?... Neden olmasın.. elbette olur. Yeter ki hırslarımıza, zaaflarımıza yenik düşmeyelim.

Dünya kafirlere terakki dünyası olsun da bize neden tedenni dünyası olsun ki?.. Yeter ki biz adam olalım.. adam olup neye sahip olduklarımızın farkına varalım. Elimizde Kur’an gibi Hz. Peygamber’in örnekliği gibi ve güçlü bir tarihi tecrübe gibi hazineler varken bunlardan gereği gibi istifade edemiyoruz.

Bizim bilgi kaynaklarımız; Kur’an, Sünnet, Tarihi Tecrübe ve Salim Akıl olmalı. Çözümü buralarda aramalıyız.

Yoksa; kusura bakmayın “Sen eşek olursan semer vuran çok…”  

İş adam olmakta!…

Saygılarımla…

Doç.Dr. Celil ABUZER