Advert
Advert
Yüzyıllık Hesaplaşma
İbrahim Sözeri

Yüzyıllık Hesaplaşma

Bu içerik 1293 kez okundu.

     Kişi geçmişini bilmeden, geleceğine yön veremez. Tarihinden ders almayan bir nesil, kendisini, “İbret alınacak dersler” arasında bulur. Ama, artık ne bizim, ne de Ümmet-i Muhammed’in (s.a.v.), ibretlik hale getirecek olaylar yaşamaya, gücü takati kalmadı. Bu yüzdendir ki tarihimizde yapılan; yanlışların, hataların, ihanetlerin, sinsi planların ve yine Müslümanları tefrikaya düşüren nefret ve adavet tohumlarının, Ümmet-i Çaresizliğe sevk eden korku ve ümitsizliğin, elimizden alınan şecaat duygusunun, aklımızdan alınan Kur-an ışığının, kalbimizden çıkarılan Allah (c.c.) ve Peygamber(s.a.v.) sevgisinin,  bizlere neler kaybettirdiğini bilmemiz elzemdir.
     Bir zamanlar, kükrediğinde yedi iklimi titreten o devasa aslandan geriye;  embesil, tembel, pısırık, bir kediciğin kaldığını görmemizi sağlayacak olan da yine bu tarihsel bilinçtir. Her ne kadar kedi gibi görünse de Aslan yavrusu günü geldiğinde kedi olmadığının farkına varacak. İşte o zaman çakalların hükümdarlığı sona erecektir.
   Şimdi 99 Yıl önceye gidelim ve yavaş yavaş yaşanan olaylara göz gezdirelim. Bakalım bir bağlantı kurabilecek miyiz? 
     Tarih: 1908, Dersaadet (İstanbul)
Cennet mekân Sultan 2. Abdulhamit Han tahtdadır. Hüseyin bin Ali’ye derhal Hicaz’a gitmesini ve Mekke Emiri olarak göreve başlamasını emreder. Mekke eski emiri Şerif Ali’nin görevden alınmasının akabininde Hüseyin bin Ali’nin amcası olan Abdullah paşa bin Muhammed göreve layık görülmüştür ancak ömrü makama gitmeye vefa etmeyince yerine Hüseyin bin Ali’yi Mekke'ye Emir yapmayı uygun görmüştür Padişah.  Hüseyin Bin Ali; İstanbul’da doğmuş, Mekke’ye daha önceleri Emir olan amcalarının yanına gitmiş siyasi ilimler edinmişti. Ailesi Mekke’nin en soylu ailelerindendi. Derhal Mekke’ye gidip emirlik makamına geçti. Şerif Hüseyin olarak anılmaya başlandı, artık Mekke’nin emiriydi. Sultanın vermiş olduğu vazife doğrultusunda gelebilecek tehlikelere karşı halkın halifeye bağlı kalmasını sağlayacak ve oluşabilecek dış tehditleri derhal Dersaadet’e haber verecekti. Müslümanların en Kutsal yeri olan Mekke-i Mükerreme’ye halel getirtmeyecekti. Abdulhamid Tahta kaldığı müddetçe bu vazifesini layıkı ile devam ettirdi.

Tarih: 1909
  Osmanlı çok zor dönemler geçirmekteydi. İttihad ve Terakkicilerin ayaklanması sonucu 2. Meşrutiyet kaldırılmış ve Hilafet makamı neredeyse etkisiz bir vaziyete düşmüştü. 2. Abdulhamid Han tahtan indirilmiş yerine amcası 5.Mehmet Reşat getirilmişti.  İmparatorluk her taraftan adeta budanıyordu. Mısır, Filistin, Suriye İngiliz işgalindeydi. Mekke emirliği görevini devam ettiren Şerif Hüseyin bu durumlardan çok rahatsız olmuştu. Kendi Tebaasında da Osmanlı Aleyhtarı sesler çıkmaya başlamıştı, ancak halkın büyük çoğunluğu halen halifeye bağlıydı.
Tarih 18 Mart 1915:
İngilizler Osmanlı’yı yok edip parçalamak üzere batı cephesi olan Çanakkale’den, hem kara hem de deniz harekatı başlattı. Hasta adam olarak görülen o koca çınar henüz ölmediğini bir kez daha gösterdi. Çanakkale geçilmez dedi. Büyük hüsran yaşayan İngilizler gerisin geriye dönmeye başladı.
Tarih:29 Nisan 1916
İngilizler, Çanakkale yenilgisinin henüz etkisini atılmamıştı ki doğuda, Irak’ta, Kut-ül Amare’de bir acı kayıp daha yaşadılar. Doğu cephesi kartalları Irak’ta kendisinden daha büyük bir İngiliz ordusunu rezil rüsva etmiş ardlarına bakamadan kaçmaya mecbur etmişti.

Tarih 25 Ekim 1917:
Rusya’da Bolşevik ihtilali sonucu İngilizler tamamen yalnız ve çaresiz kalmıştı. Almanlar, İngilizlerin iyice üstüne gidiyor, şehirlerini Bombardımana tutuyorlardı. İşte tam bu vaziyette, Amerika, okyanus ötesinden muhimmat ve askeri yardım gönderdi. Gönderilen bu destek Almanları durdurmaya fazlasıyla yetti. İngilizler de askeri gücünün büyük çoğunluğunu Filistin ve Suriye’ye sevk etti.
Tarih 1918:
Mekke Emiri Şerif Hüseyin ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette önce Hilafete bağlı kalacağını açıklayan bir beyanname yayınladı. Sonra oğlu Abdullah vasıtasıyla İngilizlerle görüşmelere başladı. Kendisine; “Büyük Arap Devleti Krallığı” teklif ediliyordu. Üstelik kendisi hiç bir şey için çaba sarf etmeyecekti. İngiliz dostu Lawrence her şeyi ayarlayacaktı. Ancak bir şeyi unutmuştu. İngilizlere Asla güvenilmeyeceğini. İngiliz oyununa düşen Şerif Hüseyin, Osmanlı Devletine Karşı ayaklanma başlattı. Osmanlı’nın İngilizlerle muharebe için beklettiği 4. Ordunun bir kısmı bu ayaklanmayı bastırmak üzere Şerif Hüseyin’in üzerine gönderildi. Ordunun geri kalan kısmı ise Gazze'ye Şeria'ya ve Birusseba’ya konuşlandırıldı. Geri kalan bu ordunun büyük bir kısmı Çanakkale gazilerinden oluşmaktaydı. İngilizler Gazze’ye iki defa 110 bin kişilik ordu ile saldırdı ancak 30bin kişilik Osmanlı’nın  yorgun, hasta ancak yiğit, imanlı Mehmed’ine boyun eğdiler. Bunun üzerine İngilizler 138bin kişilik bir orduyu tam teçhizat hazırlayıp, Şerif Hüseyin’in çıkarmış olduğu iç karışıklığı da kullanıp harekata geçirdi. İngilizler, Birusseba ve Gazze savaşını kazanıp 09 Kasım 1917’de Kudüs’ü işgal ettiler.

Tarih: 2017
   Yüz yıllık bir hesaplaşma. Senaryo aynı ancak aktörler değişik.
     1917 de işgal edilen Kudüs’e yüzyıl sonra ne tesadüftür ki israil bayrağı dikmeye çalışıyorlar. Karşısında sesini çıkaran sadece bir lider var Recep Tayyip ERDOĞAN. Seversiniz, sevmessiniz o ayrı ancak kalbinde vatan ve devlet sevgisi olan bir kişi düşmanı ile harpte iken kendi liderini yermez, gidip dış ülkelere şikayet etmez. Neyse. Konumuza dönelim.  Tam Pkk/Pyd köpeklerinden kurtuluyoruz derken, Amerika Tırlar dolusu mühimmat ile çıkageldi tıpkı yüz yıl önce geldiği gibi İngilize desteğe geldiği gibi. Ne tesadüf değilmi. Yine yüz yıl önce Osmanlı’ya ihanet için kandırılan Suud Emirleri ve oğulları Günümüzde de, sadece İslam’ın son bayraktarı olan Türkiye’ye karşı değil tüm ümmet-i İslama karşı kullanılıyor. Yüz yıl önce nasıl iktidar sahibini indirmek için ittihadçıları kullandılarsa bu günde eline verilmiş Yalan-Yanlış belgelerle CHP’lileri kullanıyorlar. Muhalefet olmak ile vatan haini olmak arasında çok da ince olmayan bu çizgiyi çoktan aşmış durumdalar.  
     Devletimiz, eğer  yüz yıllık bu hesaplaşmadan hakkını almak istiyorsa benim gördüğüm şu hamleleri yapmalıdır. Kerkük-Musul bizim olmalıdır, tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi. Kanal İstanbul ile boğaz hakimiyetini ele almalıdır. Fen bilimleri ile dini bilimler birbirinden ayırmadan aksine birbirleri ile beraber okutulmalıdır. Başkanlık sistemi ile beraber, Anayasa ve diğer yasalar sıfırdan değiştirilmeli, avrupavari bir anayasa ile değil kendi öz töre  ve şeriatımıza uygun bir halde düzenlenmelidir. Askerlik tamamen profesyonelleşmeli, Askeri alanda ithal eden bir ülke durumundan ihraç eden bir ülke durumuna gelmeliyiz. Diğer islam ülkeleri ile bağları güçlendirip Halifelik yerine geçebilecek işlevsel bir sistemi oluşturmalıyız.
      Ümidim var bunlar inşallah olacak, ancak şu an ki şakşakçı hükümet ile değil. %80 revize edilmiş, konuşan değil çalışan bir hükümet ile olacak.  Halkın gözü ile gördüğümü dile getiriyorum. Şu an AK Parti Çok kötü durumda. Prestij kaybı had safhada. Özellikle FETÖ sürecinde mağdur sayısı çok fazla.  Ben Vatana Hainlik edenin hapse girmesinden yana değilim, idam edilmesinden yanayım. Ancak Sorgusuz idam zulümdür. Zulüm ile de kimse abâd olmamıştır.
     Madem ki yüzyıllık bir hesaplaşmaya doğru gidiyoruz, Ok gibi dosdoğru olmak lazım ki hedefe varalım. Selametle kalın…

 
      

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak Bayram Trafiği Hususunda Uyardı
Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak Bayram Trafiği Hususunda Uyardı
İl Sağlık Müdürü Solmaz Halfeti de ki Sağlık tesislerini ziyaret etti
İl Sağlık Müdürü Solmaz Halfeti de ki Sağlık tesislerini ziyaret etti