Şiddetin, terörün ve terörizmin her türlüsü insanlık suçu olarak amasız lanetlenmelidir. Gerekçesi ne olursa olsun bu bir hak arama yolu olarak görülemez ve görülmemeli.

Müslüman’ın şiddeti savunması düşünülemez. Biz; "Bir masum insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmekle eşdeğer" kabul edilen anlayıştan besleniriz. Hz. Peygamber (s.a.); Mü’min’i; "Elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimsedir" diye tarif eder.

Müslüman; kendisinden selamette olunan, emin olunan, güven duyulan kimsedir. Aslolan budur... Ne yazık ki bugün, İslam başka Müslüman başka deme noktasına gelmişiz, bu ayrı bir tartışma konusu...

Dünya her geçen gün daha da kirleniyor. Bütün insanlık olarak hepimiz aynı gemideyiz. Bir yer Cennet olurken başka bir yerin cehennem olması uzun sürmez. Zaman içinde ateş her yeri sarar. Aydın geçinen herkesin bu toplumsal kirlenme konusunda kafa yorması elzemdir.

Peki sormak lazım bugün; kendisini, medeni kabul eden Batı medeniyetinin, yani Batılıların insanlık karnesi nasıl?.. Dünya barışı adına ne sağladılar? Kendileri dışında kalan dünyaya ne verdiler?.. Oluk oluk masum kanların akmasında rolleri nedir?.. İnsanlık, barış, huzur sadece Batı dünyası için mi geçerli?..

Gelinen noktada, Batı dışındaki toplumların durumu içler acısı.. kan ve göz yaşı ise Batı dışında her yerde...

Afrika, Asya, Uzak Doğu toplumları en acı günlerini yaşıyor. Müthiş bir şekilde kin ve nefret tohumları ekiliyor. Bu kin ve nefret tohumlarının bir gün Batıyı da saracağı gayet açıktır.

1991 yılında Ruanda’da; (me)deni Batının gözü önünde bir milyondan fazla insan teröre kurban gitti. Bir milyondan fazla insan sakat kaldı. Sonrası mı?.. Bir Afrikalı düşünürün dediği gibi; "Beyaz adam gelmeden önce çok servetimiz yoktu ama huzurumuz ve topraklarımız vardı. Şimdi huzurumuz gitti, topraklarımız da onların oldu ve bizim de elimizde incilimiz oldu." Bugün ne yazık ki Afrika baştan başa bu durumda...

Afganistan’da Mucahitler Ruslara karşı savaşırken iyi işler yapıyordu ve desteklenmeliydi. Rusların buralara inmesi Batılıların çıkarına uygun değildi çünkü... Ama Rusya tehlikesi bertaraf edilip kendi kaderlerini belirleme noktasına geldiklerinde birden "tu kaka" ilan edildi Mucahitler.. Nereden türetildiği belli olmayan! Usame B. Ladin ve el-Kaide icad oldu birden ve bunların ne kadar tehlikeli bir güruh! olduğuna hepimiz inandırıldık. Sonunda hepimizin bildiği sonuç: ABD öncülüğünde Batı, barış getirme adına Afganistan’ın bütün doğal zenginliğine kondu. Barış mı? Ne yazık ki o vaad edilen barış bir türlü Afganistan’a gelmedi. Hala kardeşler birbirini yiyor orada ve her gün kan ve göz yaşı akmaya devam ediyor.

Irak mı?.. Saddam gerçekten zalim, diktatör bir adamdı. Yıllarca halkını ezdi. Bunun bir önemi yoktu aslında Batılılar için... Ne zaman, ben artık petrolü kendim kontrol edeceğim ve kendi istediğim gibi satacağım, kullanacağım dedi, kıyamet koptu. Orda dur bakalım, sen bize hizmet ettiğin sürece orada durabilirsin dediler ağababaları.. ve birden zalim, gaddar, diktatör ilan edildi ve barış getirmek için yine aynı Batı Irak’a girdi. Saddam ve avaneleri gitti ama o sihirli kelime "Barış" hala gelmedi Irak’a.. Ama Batılı barış severler! tarafından yüz yıllığına Irak petrol gelirlerinin yüzde yetmişine el konuldu. Petrol kuyuları kontrol altına alındı ama her gün Irakta kan ve göz yaşı akmaya devam ediyor.

Kaddafi, Modern! Batı Ülkelerinin başkentlerinde kurduğu çöl çadırında yapıyordu resmi görüşmelerini ve bu magazin olarak günlerce de servis ediliyordu medyada... Batılı hiç kimse bu zamanlarda Kaddafi’nin zalimliğini, diktatörlüğünü konuşmuyordu. Ne zaman ki o da kardeşi Saddam gibi davranmaya başladı birden "tu kaka" ilan edildi. Kaddafi götürüldü,Libyanın tatlı petrol kaynakları Batılılar tarafından kontrol altına alındı ama kabileler arasındaki savaş hala devam ediyor orada..

Bosna’yı hiç konuşmayalım zaten... (Me)deni Batının ortasında hunharca insanlık katledildi orada.. Bu insanların diğerlerinden tek farkı Müslüman olmalarıydı ve Müslüman kalmaya devam etmeleriydi.

Diğer yandan, bütün dünyanın gözü nünde işlenen İsrail devlet terörünü ayrıca konuşmalıyız. Teknolojinin en son versiyonuyla donatılmış bir Devlet!, sadece cesur bir yüreği ve elindeki taşından başka bir şeyi olmayan Filistinli masum yavruları katlediyor dünyanın gözü önünde ve güya (me)deni Batı, kınamaya bile cesaret edemiyor İsraili...

Mısır, Yemen ve Suriye... Yüreğimizin sızısı Suriye... Yine (Me)deni Batının gözünde bir tavuk kanı kadar değeri olmayan benim Müslüman kardeşlerim... Canı, namusu, malı, yurdu tarumar edilen masum canlar...

Bütün bu yaşananlarda Modern!, (Me)deni Batının rolü yok mu sizce?.. Batı bu savaşların, katliamların, kan ve göz yaşlarının neresinde?.. Bu akan kan ve göz yaşı, bir gün Batı dünyasını da içine almaz mı sanıyorsunuz?.. Bu kadar ahların hakkı yerde kalır mı?... Besleyip büyüttüğünüz karga sizin de gözünüzü oymaz mı bir gün...

Batı kendisini sorgulamalı, çek etmeli ve dürüst olmalı...

Bir de; Necip Fazıl Üstadın; "Yahudiler mi dediniz, onlar yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lanetlilerdir" sözü aklıma geliyor.

Batının varsa eğer aklı başında entelijansiyası, ateş bütün gemiyi sarmadan kendilerini otokritik etmelidirler. Yoksa, dünya her geçen gün daha yaşanmaz bir hal alacaktır ve bu ateş, Batıyı da saracaktır.

Başta dediğimiz gibi, bir Müslüman’ın şiddete prim vermesi, meşru görmesi düşünülemez. Birisinin hatası yüzünden bir başkası suçlanamaz. Masum masumdur. Terör terördür... Bunun dini, ırkı olamaz.. Bütün insanlık olarak bunu böyle kabul etmeliyiz. Hiç bir Müslüman Fransa’da yaşanan terör eyleminden memnun olmaz mesela... Orada ölenler masumdur çünkü.. Ama ajanslara yansıdığı kadarıyla biliyoruz, daha bir hafta önce Fransa’nın en üst yetkilileri, PKK terör örgütünün kimi yöneticileriyle toplanıp ne konuştular, ne vaad ettiler acaba?.. Bunu da merak ediyoruz doğrusu...

Evet son söz; terörün dini, ırkı yoktur, hep birlikte bu insanlık suçuna karşı birlik olmalıyız ve dürüst olmalıyız. Samimi olmalıyız... Bu dürüstlük ve samimiyeti Modern!, (Me)deni Batıdan da bekliyoruz...